İncir, Anadolu'muzun ağacı. Doğudan Batı’ya neredeyse tüm kültürlerin kutsal ağacı; çok sayıda dinsel, mitolojik ve folklorik hikayelerde yer almış; tarihimize tanıklık ederken kültürümüzü de biçimlendiren bir ağaç.
Bugün dünyanın her yerinden insan, incir ağacının lezzetli, ballı meyvesinin tadını çıkarıyor ama binlerce yıl önce sadece Anadolu’nun antik uygarlıklarında yaşayan insanlara bahşedilmiş bir mucizedir incir. Halikarnaslı tarihçi Heredot’un yazılarından da anlıyoruz bunu. Kuru inciri, Lidya’da yaşamın on temel nimetlerinden biri olarak saymış Heredot. İncirin anavatanı Anadolu ama tarihöncesi zamanlarda Doğu Akdenize ve Arap Yarımadası’na da yayılmış. Bu topraklarda yetişen ve adını Karya bölgesinden alan Ficus carica, yani siyah incir, antik uygarlıklarda bolca tüketilen bir meyveydi.
İnsanın evriminde de çok önemli bir rolü var incirin. BBC’nin web sitesinde yayımlanan Mike Shanahan imzalı makalede, bol enerji yüklü olan incirin insanın beyninin büyümesine katkıda bulunmuş olabileceğine dair bilimsel araştırmalar yayımlandığı yazıyor. Ayrıca evrim sürecinde, insan elinin incirin olgununu bulup toplayacak tarzda evrildiğini öne sürenler de var.
Bugünün İsrailinde, Ürdün Vadisi’nde yapılan arkeolojik kazılarda bulunan ve yaklaşık MÖ 9000’lere uzanan fosilleşmiş incir kalıntıları da incirin ehlileştirilmiş en kadim bitkilerden biri bize söylüyor. MÖ 2800’lere, Sümer Kralı Urukagina zamanına tarihlenen tabletlerde incirden yiyecek olarak bahsediliyor.
Babil İmparatoru II. Nebukadnezar da efsanevi asma bahçelere, incir ağaçları diktirmiş; Eski Mısır'da düşman ordularını zayıflatmak amacıyla askerlerin incir ağaçları ve asmalarını da keserek ilerlediğini, Kleopatra’nın inciri çok sevdiğini; firavunların mezarında onlarla birlikte gömülen eşyaların arasında fosilleşmiş kuru incirin de bulunduğunu biliyoruz.
Cennetten gönderilen bir meyve olarak görülüyor incir. Antik Yunan’da yaygın yetiştirilen önemli besinlerden biri olduğu için incir ihracatını düzenleyen özel kurallar da konmuş. Aristoteles ve onun çırağı Theophrastus’un şifalı bitki kitaplarında incirin kaydı var yine.
Smyrnalı ozan Homeros, İlyada destanında incirin Troya yakınlarında yetiştiğini; Odessa destanında ise Phaiaklar kralı Alkinoos’un bahçesinde incir ağaçları olduğunu anlatır: “Burada ulu ağaçlar vardı; bereketli yeşillikler içinde, armut, nar ve elma ağaçları… Dallarında muhteşem meyvelerle, şahane incirler, göz alan bollukta zeytinler… Hiçbir zaman bitmez ve bozulmaz burada meyveler, yaz kış, tüm yıl boyunca… Hayır sürekli olgunlaştırır meyveleri. Armut armut üstüne olgunlaşır, elma elma üstüne, incir incir üstüne, asmada üzüm üzüm üstüne…”
Grek mitolojisinde incir, Dionysos ile ya da bereket tanrısı Priapos ile ilişkilendirilmiş. Dionysos’un şarapla başı döndüğü bir anda aşık olduğu güzel periyi, incir ağacına dönüştürmüştür.
Eski Romalılar da incire değer vermiş ve imparatorlukları boyunca incirin Akdeniz’e yayılmasını sağlamışlar. Roma’nın kuruluş mitolojisinde, bir dişi kurtun Remus ve Romulus’u bir incir ağacının altında emzirdiği ve büyüttüğü anlatılır. Romalı yazar ve filozof Yaşlı Plinius, Historia Naturalis kitabında incirin kölelerin temel gıdası olduğunu söylemiş, birçok incir varyetesini sıralayarak özelliklerini tanımlamış.
Asya’ya doğru gidersek, Hintlilerin “Mahabharata Destanı”nda Tanrılar Tanrısı Vishnu, aslında kutsal “incir ağacı”dır. Siddarta Guata’nın incir ağacının altında otururken aldığı Budizm’in temelini oluşturan ilhamı aldığı biliniyor. Buddha her şeyi dener. Zengin ve keyifli bir yaşam, felsefe, yoga hiçbir şey onu tatmin etmez. Bir incir ağacını altında oturur ve düşünceye dalar ve bu ağacın altında aydınlanır: “Siddarta, Bodhi ağacı da denilen bu ağaçtan bir yaprak koparıp ona baktı. Ağacın özünde, evrenin özü vardı. Onun öğrencileri de onun gördüğünü, aynı parıltıyla ışıldarken gördüler. Siddharttha Gautama, dünyada otuz beş yaşında düşünüldüğü zaman bir Buda olarak uyanmış biriydi ve durmaksızın dönen zaman tekerleğinin özgürlük olacağını biliyordu. Çünkü o acıların üstesinden nasıl geleceğini öğrenmişti”.
“İyi” ve “kötü” bilgisini barındıran incir ağacı, Güney Doğu Asya’da ölümsüzlüğün sembolü; “temiz bir ahlâkın yol göstericisi” olarak da anılıyor. Burada ölümsüzlük derken uzun bir yaşam kast edilmiyor; anlamlı geçen bir yaşamdan bahsediliyor…
Mit dünyasında incir ağacı, zeytin ve üzüm ağaçlarıyla beraber “varlığı” ve “bereketi” sembolize ediyor. İncir ağacının gölgesinde oturmak ya da bunların meyvelerinden tatmak dingin, huzur dolu bir var oluşu tatmak anlamına geliyor. İnsanlığın ilk giysisi olan yapraklar, üç dinin de kutsadığı bu ağaçtan koparılmış. Bu konuda farklı yorumlar var ama özellikle Hıristiyanlıkta Adem ve Havva’nın cennetten kovulması ve yaratılış efsanesinde incir yaprağı çok geçiyor. Yeni Ahit’te İsa havarilerden Nathanael’e: “-Sana baktığım zaman seni incir ağacının altındaymışsın gibi görüyorum” demiş. İncil’de geçen, “İncirin, hurmanın ve zeytinin bittiği yerde bit” sözü, bu topraklarda yerleşmenin bereketli olacağına dair bir inanışın sonucu. İncir ve asmanın yetişmediği topraklar değersiz sayılmış…
Kuran-ı Kerim’de kutsal kabul ediliyor İncir; “cennet meyvesi” diyerek onun üzerine “yemin” ediliyor. Bir rivayete göre, Hz. Muhammed: “İncirden az bile olsa yiyiniz. Çünkü ben cennetten indirilmiş bir meyveyi söylemiş olsaydım, o meyvenin incir olduğunu söylerdim. Zira cennet meyvelerinin çekirdeği yoktur” der…
Ve elbette Anadolumuzun bir ağacı olarak İncir, bizim için de çok çok değerli… Anadolu’da halk arasında “yemiş” olarak da adlandırılan incire “ballı darı”, “bardacık” şeklinde de isim verilir. Anadolu’da halk arasında incirle ilgili çokça inanış var: Muğla-Fethiye’de incir ve ceviz ağaçlarının altında devamlı yatılmayacağına, eğer yatılırsa inme ineceği ya da ölünceye dek sakat kalacağına; İzmir, Balıkesir, Aydın yöresinde incirin yılanı çektiğine ve meyveleri yenmeyen "erkek incir” olan iğlek’in bereket getirdiğine inanılıyor. Manisa-Akhisar civarında, İncir ağacından düşenin iflah olmayacağı, ağacın uğursuz olduğuna inanılmış. Mersin-Anamur civarında incir ağacının altına kirli su dökülmez, incir odunu yakılmaz. Deyimlerimize de girmiş çokça; “darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz”, “ocağında incir ağacı bitmek”, “bir çuval inciri berbat etmek”, “incir çekirdeğini doldurmamak” gibi...
750'den fazla incir türü olduğu söyleniyor. İncir, bilimsel adıyla Ficus, dut ailesinden gelen, (Moraceae) yenebilir meyveleri olan bir ağaç. İncirin meyvesi, aslından bir sikonyum; yani çiçek kılıfının büyüyüp etlenmesiyle oluşan tüm ficus türlerine özgü yalancı bir meyve. Tıpkı ayçiçekleri ve çilekler gibi aslında birer çiçek çanağı… Sikonyumlar, içi boş bir çiçek muhafazası içinde sırayla dizilmiş çok sayıda incir çiçeğinden oluşuyor. İncirin çiçeklenmesi ve döllenme biyolojisi de kendine özgü. Dişi ve erkek çiçekler farklı ağaçlarda oluşuyor. Erkek ağaçlarda polen üreten erkek çiçekler ve tozlaştırıcı arının yumurtasının geliştiği gal çiçekler bulunuyor. Dişi ağaçlarda ise yenilebilir meyve oluşturan dişi çiçekler var.
Döllenmesi de ancak yaban arıları sayesinde olabiliyor; her incir türünün döllenmesini sağlayan o türle ortaklık geliştiren bir yaban arısı türü var. Ağaç ve yaban arısı arasındaki bu ortaklık ta 80 milyon yıl öncesine gidiyor. İncir yaban arılarına besin sağlarken, arılar da incirin tozlaşmasını sağlıyor. Sadece arılar değil, 1200’ün üzerinde canlı türü incirle besleniyor. İncirle beslenirken tohumların da yayılmasını sağlayan bu canlılar arasında kuşlar, meyve yarasaları, primatlar da var… İnciri bu özelliği yüzünden "temel kaynak" olarak gören ekolojistler, incir yok olursa bütün sistemin çökeceğini; binlerce yıl önce olduğu gibi gelecekte de var olabilmemiz için incirin kritik bir rolü olduğunu söylüyor.
Eril ve dişil özellikleri aynı anda barındırdığı için olsa gerek, incir ağacı, aynı zamanda hayatın ve aşkın sembolü… Antik Yunan’da doğurganlığı, evliliği, günahtan arınmayı simgelerken İtalya ve Afrika’nın bazı bölgelerinde de çocuğu olmayan kadınların “ruhanî eşi” olarak ilahlaştırılmış. İncir dalı yarıldığı zaman biliyorsunuz içinden süte benzer bir sıvı akar. Yapışkan bir süt bu, aynı zamanda da alerjen; tenimize değdiğinde kaşıntıya neden oluyor. Süt, hayat ve çoğalmayla ilgili olduğu için incirdeki bu süt de onun kutsiyetini artırmış olabilir. Halk arasında, yoğurt için ilk maya olarak incir sütünün kullanıldığına dair bir inanış da var.
Botanik özellikleri açısından gerçekten ilginç bir bitki… Birçok bitkinin kökleri yer altına inerken bazı incir türlerinde kökler yer üstünde büyüyor. Florida inciri ya da strangler inciri olarak bilinen ağaç, böyle bir tür. Tohumları kuşlar ve memeli hayvanlar yoluyla diğer ağaçların tepesine düştüğünde örneğin, orada bol ışık aldığı için hızlıca büyüyebiliyor ve bir yandan konakladığı o ağaçtan köklerini aşağı sarkıtarak toprağa ulaşıyor. Bu kökler geliştikçe ana ağacı tümüyle sararak ölümüne bile yol açabiliyor.
Bu yüzden belki Uzak doğu felsefesinde iktidarın da sembolü… Budistlerin kutsal metinlerinde bahsedilen Bodhi ağacı aslında Ficus religiosa adıyla bilinen incir türü. Hint edebi metinlerinde, efsane ve söylencelerde bu ağaç, her tarafa yayılan yaprakları ve kökleri yüzünden gizemli sayılıyordu. Bugün Hintlilerin çoğu bodhi ağacının pippala yani Banyan diye de bilinen Hint inciri olduğunu söylüyor. İktidar sembolü ve birer mabettir Banyan ağaçları. Ficus Bengalensis bilimsel adıyla… Yaradılış hikayeleriyle, doğurganlıkla ilişkilendirilen bu ağaç o kadar büyüktür ki uzaktan küçük bir orman gibi görünebilir.
İncir ağacı sadece medeniyetimizi oluşturan değil, yıkıntılarını da koruyan bir ağaç… Hindistan Indus Vadisi'ndeki yok olan medeniyetlerin kalıntıları, Kamboçya'daki Angkor Tapınağı, Guatemala'daki Maya piramitleri incir ağaçları ile kaplı. Terk edilen yapıları incir ağaçları istila etmiş, her taşın çatlağında tohumları filizlenmiş ve büyüyen kökleriyle duvarları ve temelleri yıkmış. Meyveleri başka hayvanları ve başka tohumları da o bölgeye taşımış, böylece orman yeniden hakim olmuş. Yıkıntıları kaplamak deyince İstanbul’daki incir ağaçlarından da söz etmeden olmaz. Volkan Yalazay, Eski İstanbullu Ağaçlar kitabında İstanbul surlarında, harabelerde filizlenip inatla büyüyen incirlerden de bahsetmiş. Yoros Kalesini gören İstanbul gezginlerinden Lady Hornby şöyle demiş örneğin: “Bu hisarın kulesi, surlarıyla burçları sık ve çok güzel bir sarmaşıkla kaplı. Alt surların üzerinde viran durumdaki bir bahçe, yabani asma ve incir yaprakları, sarmaşığın koyu yaprak dokusuyla iç içe geçmiş.”
Yanardağ bölgelerinde de benzer şeyler yaşanıyor. Kurumuş lavların arasından önce incir ağaçları yetişiyor ve diğer bitkilerin yetişmesinin önünü açıyor. Bilim insanları ağaçtan arındırma nedeniyle yok olan orman bölgelerinde ormanın yeniden gelişmesini hızlandırmak için önce incir ağaçları dikermiş.
BBC’de yayımlanan makalesinde Mike Shanahan, buna dayanarak iklim krizinin etkilerini yoğun olarak yaşadığımız şu günlerde incir ağacının gelecek için umut olduğunu, aşırı iklim koşullarına uyum sağlamamıza yardımcı olabileceğini yazıyor. Hindistan'ın kuzeyinde bu ağaçların nehir kenarlarında büyüyen köklerinin köprü yapımında kullanılarak muson yağmurları döneminde insanları koruması, Etiyopya'da ise kuraklık zamanı ekili araziye gölge yaparak çiftçilere yardımcı olması da buna örnek olarak gösteriyor.
İncir sadece tatlı ve lezzetli değil, vitamin, mineral ve lifle dolu bir meyvedir. Tarih boyunca bu ağacın sadece meyvesi değil, kabuğu, yaprakları, kökleri ve reçinesi ilaç olarak kullanılmış. Önemli oranda kalsiyum, potasyum, fosfor ve demir içerdiği için “yoksul ekmeği” diye de anılıyor. Şempanzelerin de yabani incir ağacının kabuğunu ve yapraklarını ilaç niyetine yediği görülür. Araştırmalar bunların bakteri, parazit ve tümöre karşı etkili olduğunu gösteriyor. Bugün Türkiye, en büyük incir üreticisi konumunda, Ege bölgesi ve Aydın başta olmak üzere birçok yerde yetiştiriliyor; incir uyutması gibi tatlılarımız var.
İncire mit dünyasından günümüze “kutsallık”, “varlık”, “güç”, “bilgelik”, “aydınlık” “doğurganlık”, “verimlilik”, “bereket-bolluk” gibi pek çok anlam yüklenmiş. İncir ağacı, yaprağı, meyvesi, sütüyle gizemli uzun yolculuğu boyunca kutsiyetini, gücünü hiç kaybetmemiş.
Şarkıcı / Yorumcu | Parça Adı | Albüm Adı | Süre |
---|---|---|---|
İnsan İnsan | Fazıl Say | 06:30 |